Tükenmişliği Yönetebilen Dünyasını da Yöntebilir  | Nilgün Çelik

2 hafta önce 5

İçsel çöküşün, “ortadan kaybolma” hissiyle başladığını söylüyor Emıly Ballesteros. Birçoğumuzun sık sık aklından geçirdiği bu istekle kitaba devam ederken tanıdık daha hangi duygular telaşına düşüp korkuyorum.
Tükenmişliğin içinde miyim?
Emıly Ballesteros yazdığı Eksik Parça Yayınlarından çıkan Tükenmişliğin Çaresi belki de birçoğumuzun panzehiri olacak.
Tükenmişlik tam olarak nedir? Kendi hayatımızı bir yabancı gibi izlediğimizde mutsuz anların çokluğu ve hatta hiçbir şeyden mutlu olamama durumu, kendimizi belli bir işe ilgiye odaklayamamak, yorgunluk, tüm bunlar olabilir mi? Bir çoğumuza yabancı olmayan bu durumu çözmek, yazar Emıly Ballesteros’e göre önce teşhisi koymakla ve elbette bireyin bunu kabul etmesiyle başlıyor.
Emıly Ballesteros eserinde işte bu tükenmişliği ve çaresini örneklerle okuruna sunuyor. Nefis bir saptaması var yazarın: “Tükenmişliği sürekli stresin bir sonucu olarak görmek yerine kişisel bir başarısızlık olarak görmek yanlıştır.” (s,30)
Eserde tükenmişlik hissinin genel kalıpları çizilmiş olsa da sayfalar arasında ilerledikçe herkesin kendine özgü kalıpları olduğu ve bunların nedenlerinin farklılık gösterdiğini öğreniyorum. Madde madde üzerinde durup grupluyor yazar. Böylelikle anlamak ve ayırmak kolaylaşıyor. Tükenmişliğin türlerinden de bahsediliyor. Hacimsel Tükenmişlik, Sosyal Tükenmişlik, Can Sıkıntısından Tükenmişlik. Başlıklar çok tanıdık pek biz hangisine yakınız? “Hayatın bir performans değil, bir deneyim olduğuna ne kadar çok inanırsanız o kadar az stres ve hayal kırıklığı yaşarsınız.” (s,43) İşte tam burada sorunu tespit etmekle kalmıyor, okura çözüm önerileri de sunuyor. Devamında yine nefis bir tespiti var: “Hacimsel tükenmişlik takviminize ağırlık yüklerken, sosyal tükenmişlik ise ruhunuza yük bindirir.” (s,49)
Kitabın ikinci bölümü Tükenmişlik Yönetiminin Beş Temel Ayağı. Bu bölümde merakım daha çok katlanıyor. Satır aralarında gezinirken tükenmişliği yönetebilen dünyasını da yönetebilir diye düşünüyorum. Bölümün en önemli başlığı Düşünce Yapısı. “Tükenmişliği yönetirken düşünce yapısı çok önemlidir çünkü içsel deneyiminizle nasıl başa çıkacağınızı içerir.” (s,68) Sonrasındaki alt başlıkların da ilgili okuru cezbedecek kanısındayım. Olayı sosyolojik ve psikolojik yönden inceleyen yazar, toplumsal inançlara da değiniyor. İlerleyen sayfalarda hayata dair bildiğimiz ama unuttuğumuz çok yerinde hatırlatmalar var. “Pek çoğumuz hayatı sıkıca kavrayarak kontrol etmeye çalışıyoruz. Bunun yerine, tutuşunuzu gevşetmeyi ve hayatı açık bir avuçla deneyimlemeyi düşünün.” (s,99)
Tükenmişliğin yönetiminde önemli başka bir başlık da Özbakım. Ruhsal ve bedensel iyileşmenin tamamen bireyin kendini tanımakla ilgili olduğu düşüncesi savunulmakta. İlginç deneyimlerin anlatıldığı bu bölümün ilgili okurların dikkatini çekeceği kanısındayım.
Alışkanlıkların Kalıcılığını Sağlamak başlıklı bölüm benim gibi birçok okurun da ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Bunun özyönetimle nasıl başarılabileceği anlatılırken kılavuz değerinde bilgiler sunuluyor okura. Ana başlıklardan bir diğeri Sınırlar. Bu bölüme de yazarın ayrı bir önem verdiğimi söylemeliyim. Zira alt başlığında Okulda Öğretilmesi Gereken Bir Konu diyor. Sınırlarımızı bilmenin en temel unsurunun öz farkındalığa sahip olmamız gerektiğinin altını çiziyor yazar. Elbette bunu bilmenin yetmeyeceği bunu ifade edebilmenin de gerektiği vurgulanıyor.
“Sınırlar belirlemek bazen zor bir sosyal oyun gibi gelebilir. “Evet” demek insanlara daha yakın hissettirirken “hayır” demek sanki aranıza duvarlar ölüyormuş gibi hissettirebilir. Sınırlarla olan karmaşık ilişkimizi ise çok erken yaşlarda kurmaya başlarız. Birçoğumuz itaat ve uyumunun sevgi ve saygı ile eş anlamlı olduğuna inandırıldık.” (s,178) İşte tam olarak burada ifade edilen yaman çelişkinin çözümü merak edenler için örnekleriyle bu bölümde. Yazarın “sınırlara” ayrı bir önem verdiği muhakkak. Belki de hayattaki kazanımlarımızı ya da fark etmeden kaybettiklerimizi, çizdiğimiz ya da çizemediğimiz, koruduğumuz ya da koruyamadığımız sınırlarla yakın bir bağlantısı var.
Son bölüm Hayatı Yeniden Yaşanabilir Kılmak. “Batmakta olan bir gemide mükemmel korsan olmaya çalışmayın,” diyor Emıly Ballesteros. Eğer işveren sizi dört bir koldan sıkıp nefes aldırmıyorsa o şirkette mükemmel çalışan olmak işe yaramaz. O halde ayrılık zamanını uzatmayın diyor, kısaca. Hayatı yaşanılır kılmanın en birinci kuralı bu olduğunu bastırarak söylüyor. Bu bölümün diğer yarısında Dengeli Bir Yaşam İçin Yol Haritası başlıklı bölümde ilgili okurlar için müthiş öneriler var. Ve yazar ekliyor, “Durmayın hemen başlayın.”
Endüstriyel- örgütsel psikoloji alanında uzman olan Emıly Ballesteros, tükenmişlik üzerine yönetim koçluğu yapmakta. Kitabın her sayfasında tecrübe ve samimiyetle seslendiği okuruna “tükenmişliğin eseri olmayın, işte bunun yolu bu kitapta,” diyor.
Keyifli okumalar.

edebiyathaber.net (28 Mayıs 2025)

Yazının Tamamını Oku