Karşıyaka Belediyesi’nin Kültürlerarası Sanat Derneği ile birlikte düzenlediği Edebiyat ve Sinema Buluşması’nın üçüncü gününde Pen Yazarlar Derneği ve Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Birliği üyesi, akademisyen Zeki Coşkun, “Selim İleri ve sinema tutkusu” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Yazar, senarist, eleştirmen Selim İleri’yi “Dostlukların Son Günü” adlı 1975’de yazmış olduğu öykü kitabı ile tanıdığını söyleyen Coşkun, yazarın 1984’de “Hatırlıyorum” adlı anı kitabını yayınladığını söyledi. Kendisiyle 1985 yılında tanıştığını söyleyen Coşkun, “Kendisi kırk yıllık dostumdu, geçtiğimiz 8 Ocak’ta kaybettik. Ölümü sonrasında kitaplığımdaki bütün kitaplarını tekrar masama indirdim. Baktım, hepsini de imzalayarak vermiş. Ancak onunla dostluğumuz sürmesine rağmen hiç bir araya gelememiştik. Arayıp soramamıştım. Bunun mahcubiyetini yaşıyorum. Bu buluşma O’na olan borcumu ödememe vesile oldu. Hepinize teşekkür ederim” dedi.
İlk öykü kitabını 18 yaşında yazdı
Selim İleri’nin modern Türk Edebiyatı’nın (20. Yüzyıl Edebiyatı) en erken ürün veren öykücülerinden olduğunu söyleyen Coşkun, “İlk öykü kitabını on sekiz yaşında, ilk romanını da on dokuz yaşında yayınladı. Adeta son nefesine kadar yazdı diyebilirim. Öykü, roman, deneme, seçki (antoloji), eleştiri vb. çok sayıda eser bırakan Selim İleri’nin kendi yazdıkları eserler yetmişi aşıyor. Çok geniş bir yazı evreni vardı.1949 doğumludur. Eserlerinde köşede kalmış, sesini duyuramamış yazarları yeniden yaşatma çabası içinde olduğu gibi, tanınmış yazarları da roman ve öykülerinde karakter olarak anlatmıştır” dedi.
“Görselliğin önemini ilk keşfedenlerdendir”
İleri’nin, çağdaşları içerisinde görselliğin önemini ilk keşfeden ve bunun önemini fark edenlerden biri olduğunu ifade eden Coşkun, “Buna vesile olanın da 1961’de tanıştığı yönetmen Halit Refiğ olduğunu düşünüyorum. Bu tanışma ile birlikte sinema dünyasına adım atmıştır. Türkan Şoray aşığıydı. Oyuncu Ferda Ferdağ ile dostlukları bir başkaydı. Sadri Alışık ve Çolpan İlhan’ların evinden çıkmazdı. Onun sinema ile tanıştığı dönem Yeşilçam sinemasının son zamanlarıdır. Teorik olarak da Yeşilçam’ın bittiği dönemdir. Ancak, Yeşilçam ile yetiştiğini yazdığı roman isimlerinden ve içeriklerinden örnekleyebiliriz” dedi.
Selim İleri’nin melodram tutkunu olduğunu belirten Çoşkun, “Ressam Mihri Müşfik Hanım’ı, Afife Jale’yi, Cahide Sonku’yu Latife Hanım’ı eserleri ile sahnelere taşımış ve tanıtmıştır. Senaryo alanında adını duyurduğu ilk eser “Kırık Bir Aşk Hikayesi”dir. “Seni Kalbime Gömdüm” eseri ile birlikte kasaba kültürünü, olgusunu etkili bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Kendisi İstanbul’da doğmuştur, eserleri ile İstanbul kitaplığı da oluşturmuştur” dedi.
“Kırık Bir Aşk Hikayesi”
Selim İleri’nin toplumcu gerçekçi bir yazar olduğunu dile getiren Coşkun, “Kırık Bir Aşk Hikayesi” aynı zamanda 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 arası on yıllık dönemi de anımsatır” dedi.
Sorular bölümünde bir izleyiciden gelen “Tüm edebiyat eserleri görselliğe dönüştürülmeli midir” sorusuna yanıt veren Coşkun “Yarı belgesel, yarı kurgu bir film izledim. Kadın sürekli konuşuyor. Görsellik yok. Kendi kendime o zaman podcast çekseydin dedim. Mış gibi yapmamak gerekir. Hikaye anlatmak canlandırmak demektir. Okuyucu olarak her okuyuşta eseri yeniden yaratırız. Edebiyatın sinema uyarlamasını bir tür çeviri olarak düşünebiliriz. Endişe duyduğum için roman uyarlamalarını pek izlemem” dedi. Sunum sonrası senaryosu Selim İleri’ye ait, yönetmenliğini Ömer Kavur’un yaptığı “Kırık Bir Aşk Hikayesi” filmi izlendi.
Kaynak: Evrensel (30 Mayıs 2025)