Han Kang’ın Vejetaryen Kitabında Grgegor Samsa ve Kâtip Bartleby’i bulmak | Eylem Hatice Bayar

1 gün önce 3

Han Kang Vejetaryen adlı kitabında aile kurumunun bireyi daha çok da kadını yok edici yanlarını tüm korkunçluğuyla yansıtırken, sürünün dışına çıkma isteğinin toplumca nasıl bastırıldığını gözler önüne seriyor. Kitabı ilk okuduğumda zihnimde Kafka’nın bir sabah kendini yatağında bir böceğe dönüşmüş olarak bulan ve neredeyse arkadaşımız olan Gregor Samsa’nın öyküsünün anlatıldığı Dönüşüm’ü belirdi. Sonrasındaysa romanın Herman Melville’nin Kâtip Bartleby adlı novellasıyla benzerliğini düşündüm. Bu üç roman da kişinin yaşadığı toplumun dışına çıkması, isteyerek ya da istem dışı bir şekilde başkalaşması ve sonuçta ölümüyle sonuçlanıyordu.

Vejetaryen romanında Yonğhe adlı genç bir kadının öyküsünü kocası, ablasının eşi ve ablasının gözünden okuyoruz. İlk bölüm eş Conğ’un “karısı”na, evliliğe ve giderek hayata bakışını seriyor gözler önüne. Yonğhe’den bahsederken ismiyle anlatmıyor onu, hep karım diyor. İlk başlarda Conğ’a göre Yonğhe’nin sütyen takmaması dışında her şey “pürüzsüz”dür ilişkilerinde. (Sütyen takmamak Yonğhe’nin bireysel, kendi bedeniyle ilgili bir seçimidir ama ilişkileri için bir sorundur Conğ için.) Yonğhe sessiz bir şekilde kadınlık görevlerini yerine getiren (ev işlerini kusursuz bir şekilde yapmanın yanında lezzetli yemekler de yapan ve tüm bunlarla birlikte ufak bir işle de olsa evin bütçesine katkıda bulunan), uysal bir kadındır. Conğ’un deyişiyle onun beklentilerine uyan, sıradan bir eş olma görevini sorunsuzca yerine getiren bir kadın. Bir gün Yonğhe’nin gördüğü bir rüya bütün bu düzeni bozacak, her şeyi değiştirecektir. Tıpkı bir sabah böceğe dönüşerek uyanan Gregor Samsa ve yine bir gün “yapmamayı tercih ederim” diyen ve inatla bunu sürdüren Katip Bartleby de olduğu gibi.

Yonğhe tıpkı Gregor Samsa ve Kâtip Bartleby gibi kölelikler içinde yaşayan, evlilik hayatı içinde uysal bir köledir. Çocukluğu ve gençliğinde babası tarafından şiddete uğramış, gerçek istekleriyle bağı kesilmiş, kendini gerçekleştirememiştir. Kabul görmek ve belki sevilmek için kendinden vazgeçmiş, uyumu seçmiştir. Bilinçaltında, rüyalarla kendini gösteren başkaldırı bir tür isyana neden olacak, ancak bu isyan Yonğhe’nin hayatı reddedişine, bedeninden vazgeçişine kadar gidecek ve onu hayattan alacaktır. Bu üç karakter de deyim yerindeyse düştükleri kölelik durumundan başka türlü çıkamamış, kendilerini köleleştirenlere karşı “doğru” tavrı geliştirerek hayat içinde kendilerini var etmeyi becerememiş, çokça kırılgan ve bağımlı insanlardır. Bilinçaltındaki isyanı bilince ulaştıramamak özellikle Gregor Samsa ve Yonğhe karakterleri için onları bedensel bir dönüşüme yönlendirmiştir. Önce bu şekilde toplum dışına çıkan karakterler en sonunda ölümle o uyum sağlayamadıkları ya da bir zaman gereksiz ve aşırı bir şekilde uyum sağlamış göründükleri hayata veda etmişlerdir.

İki karakter de özgürleşerek kendi yeteneklerine tutunup bir var olama biçimi geliştirerek sürünün dışına çıkabilecekken insan dışında bir şeye dönüşerek (Gregor Samsa) ya da dönüşmek isteyerek (Yonğhe) sürüden ayrılırlar. Yonğhe et yememeyi seçerek bir karar vermiş ve bunu inatla uygulamıştır. Ancak kendini ve hayatını iyileştirecek kararları, örneğin eşinden ayrılmayı düşünmemiştir. Ayrılık yine eş Conğ’un isteğiyle olacaktır.

Gregor Samsa, Yonğhe ve Kâtip Bartleby için dönüşüm birden olmamıştır. Zorunluluklar birikmiş, dönüşmek (bir böceğe ya da toplum dışı bir varlığa) ya da dönüşmek isteği (bir bitkiye) kaçınılmaz hale gelmiştir. İnsanı kendi haline bırakmayan toplum ve kuralları özellikle kırılgan ruhları kendi dışına iter. Böceğe dönüşmek de yapmamayı tercih etmek de bitkiye dönüşmek istemek de bir tür başkaldırı ve belki de her şeye rağmen acıklı bir var olma isteğidir. Ancak kuralların dışına çıkılmış, ruhta başlayan kopuş, bedenin yaşamayı reddedişine kadar gitmiştir.

Dönüşümde ölüm Gregor Samsa için kız kardeşin sevgisini kaybettiğini, artık sevilmediğini anladığında gelir. Bir böceğe dönüşen ancak insan ruhunu ve duyarlılığını kaybetmeyen Gregor aile için “yararsız” olduğunu, bir fazlalık olarak görüldüğünü duyup, anladığı andan sonra ölür.

Kâtip Bartleby “yapmamayı tercih ederek” yaşayabildiği ortamdan uzaklaştırıldıktan sonra, Yonğhe ise belki bir vejetaryen olarak hayatına devam edebilecekken o haliyle kabul görmemesi ve anlaşılmaması, aile içinde ona en yakın olan, onu koruyan ablanın da sevgiden çok bir görev duygusuyla ona yaklaşması sonucunda kaçınılmaz sona ilerler.

Sonuçta bize sorular kalır.

Kim daha tuhaf? Gün içinde bambaşka ruh hallerine bürünen Kerpeten’le Hindi mi yoksa bir yerden sonra yapmamayı tercih eden Kâtip Bartleby mi? Et yemekteki vahşiliği görüp et yemeği reddeden Yonğhe mi yoksa sevgiyi kendileri gibi olmakta diretmek sanan, hem hayvanlara karşı hem de ilişkilerinde vahşete eğilimli baba ve diğerleri mi? Yaptığı işten bıkan ama ailesi için bir süre daha bu işe katlanmak zorundayken ki o süre belki de hiç gelmeyecektir, bir böceğe dönüşen Gregor Samsa mı yoksa Kafka’nın deyişiyle özgürlük ve sorumluluktansa kendi yaptığımız parmaklıklar arasında boğulmayı yeğleyen bizler mi? Kim daha tuhaf?

edebiyathaber.net (4 Temmuz 2025)

Yazının Tamamını Oku