Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okudukları kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Hatice Akalın Açoğlu’nu, yakın arkadaşı Ebru Çelik ile konuştuk.

1)Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Her yerde yazar ama içinde, dünyasında insanları biriktirir, mekânları çok sever. Her mekânı ayrı bir özellikle hikâyesine ekler. O, eminim yemek yaparken de, pencereden gökyüzüne bakarken de hikâyelerinin kahramanlarına hayat veriyordur. Çok ilginç bir anı hatırlamıyorum ama Hatice’yi bir leylek, bir ağaç, bir sokak veya metruk bir ev hep ve her şey heyecanlandırabilir, buna çokça şahitlik etmişimdir. O, heyecanlarını taşarcasına benimle paylaşır. Bu beni çok çok mutlu eder, çünkü duygular bulaşıcıdır ya o heyecan beni de sarar. Bazen okul bahçesinde oturur sohbet ederiz. Tepemizdeki ağaç hışır hışır seslenerek bize eşlik eder, bizi dinler. İşte o ses onun hikâyelerinde bir kahraman olur çıkar. Ara ara iç konuşmalarını yazar, işte tam da burada onu kıskandığımı hissediyorum. Neden mi? Duygularını ifade edişine ve beni de heyecanlandırışına gıpta ediyorum.
2) Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Aslında okuduğumuz, izlediğimiz her şeyi paylaşıyoruz. Hatta okuduğumuz bir cümleyi, izlediğimiz bir filmi hemen o an bir iki dakikalık telefon görüşmesi veya Whatsapp ile birbirimize ulaştırıyoruz. Tiyatro, sinema, kitap, söyleşi, belgesel… Hiç fark etmez, yeter ki ortak bir alan keşfedelim hep konuşuruz. Yazdığı hikâye ve incelemeleri benim okumamı çok önemser, sonrasında bu metinler üzerine konuşuruz. Diyebilirim ki onunla hep öğrenir ve en önemlisi hissedersiniz. Ancak farklı düşüncelerimiz de oluyor bunların üstünde çok durmuyoruz. Bu da aramızda bir anlaşma yöntemi.
3)Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Evet, öneriler alır ama bu çok ciddi bir yönlendirme değil çünkü kalemi güçlü olan o. Ben bazı hikâyelerinin neden devamının gelmediğini sorarım ya da üslubu hakkında fikir beyan ederim. “Hayat” hikâyesindeki bahçe belleğimin bir köşesinde ağaçlarıyla güneşe el değdirmektedir. Yani yazdıklarından çok beğendiklerim olduğu gibi bazı incelemelerini de okumak için sonraki yıllara bırakırım. Yani, yönlendirme değil benimki olsa olsa neden böyle değil şeklindedir.
4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Böyle ritüeli var mıdır, bilmiyorum ama her yerde yazdığına, yazarak kendini sarıp sarmaladığına eminim. Sohbetlerimizin vardığı nokta şu oluyor: “Yaşasın edebiyat, iyi ki yazmak okumak var, sanat var.” Hatice, sanatın iyileştirici yanını çok iyi bilir, o yüzden yazar, okur ve anlatır. Yazmak, sürekli bir eylemdir onda. Bu yüzden özel bir an veya mekân aramaz.
5)Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Bu yıl içinde Ferit Edgü, Beliz Güçbilmez, Nurdan Gürbilek, Haldun Taner… Aklıma gelenler bunlar. Elinde kitap görmekten ziyade okuduğunu anlatmasıyla bilirim kendisini. Yani okuduğu, hissettiği, izlediği her şeyi hep paylaşır. Ama uzunca bir zaman Ferit Edgü anlatttı bana. Ben onun gibi derin bir okuma yapmadığımdan bu konuda notlarını paylaştı, fikir aldı, altını çizdiği cümleleri okudu yani hem öğretti hem heveslendirdi.
edebiyathaber.net (5 Haziran 2025)