Candan Selman: “Biz Seninle Daha Dün geçmişi hatırlayan, özleyen ve bugünü dün ile kıyaslayan kahramanların hüznü biraz da.”

6 gün önce 3

Söyleşi: Levent Karataş

Candan Selman Kafekültür etiketiyle çıkan üçüncü romanı Biz Seninle Daha Dün ile kayboluşun ve uyanışın yeryüzü haritasını çıkartıyor.

Üçüncü romanınız Biz Seninle Daha Dün, Kafekültür etiketiyle çıktı. Kitabınızın adından başlamak istiyorum, çünkü modern dünya edebiyatındaki kitap isimleriyle bir paralellik kurdum. Biz Seninle Daha Dün başlığını roman tekniği ve modern kronolojik edebiyat tarihi açısından nasıl konumlandırırsınız?

Biz Seninle Daha Dün bugüne dair hem zamansal bir çöküşü hem de duygusal bir tortuyu barındırıyor bünyesinde. Başlıkla birlikte dünü bugüne çekmek ve hatırlamanın önemi ve ağırlığını hissettirmek istedim. Modern kronolojik edebiyat tarihinde zaman, çoğu kez lineer bir çizgide akarken, bu başlıkla bu doğrusal hareketi kırmak, oraya bir düğüm atmak istedim. Çünkü bugünün içinde üretilen her şey nostaljik bir geçmişi de içinde barındırıyor.

Romanınızın kahramanlarından Hayali Fener siber bir kahraman aynı zamanda. Yer yer romanınızda bugünün dünyasına ilişkin birtakım ögeler kullanmışsınız. En önemlisi de bu ögelerin teknolojik öğeler olması. Maya ve Hayali Fener için ne ifade ediyor bu yazışmalar?

Hayali Fener, dünyayı dolaşan durup hayatı tüm duyularıyla hisseden sırt çantalı bir gezgin. Maya, evinden çıkamayan kendi dünyasında sıkışıp kalmış bir kadınken Hayali Fener onun da hayatına ışık tutan iç boşluklarını dolduran dijital bir fenere dönüşüyor. Teknoloji burada sadece bir araç değil, bir mahremiyet alanı yaratma biçimi. Bu bağlamda Hayali Fener ile Maya arasındaki ilişki, 17. yüzyıl metafizik şiirin temsilcisi John Donne’un pergel metaforuyla okunabilir: İki sevgili, pergelin iki ucu gibidir: Biri sabittir, diğeri döner, ama ne kadar uzağa giderse gitsin, döneceği yer bellidir. “Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz: İki başımız var, bir tek bedenimiz.” diyen Ömer Hayyam gibi Hayali Fener de bu çizilen kusursuz çemberden memnundur. Ayrıca bu ilişki, teknolojiyle kurduğumuz duygusal bağların bir temsili de. Artık sadece insanlara değil, kodlara, ekranlara ve ‘nickname’lere de bağlanabiliyoruz. Hayali Fener belki de herkesin içinde sakladığı ulaşılamaz ama vazgeçilmez kişiyi simgeliyor.

90’ların İstanbul metropolündeki eğlence hayatı çok renkliydi. Maya ve Aydın o yıllarda büyük umutlarla sonu hüsrana uğramayacak denli güçlü bir ilişki kurdular. 90’ların eğlence hayatında böylesi birliktelikler çok yaşandı. Daha önce çok yazarın kalkışmadığı 90’lar havası da estiriyor romanınız. 90’larda kurulan ilişkiler üzerine: 90’ların tılsımı neydi?

90’lar insanların hâlâ birbirine temas ettiği bir geçiş çağıydı. Analogdan dijitale yavaş yavaş geçiliyor ama mektupların da yolu gözlenmeye devam ediyordu. Rock barlarda en sert şarkılarla kafa sallayan gençlik, Türkçe pop ile ağlamayı da ihmal etmiyordu. İnsanlar hâlâ hayal kırıklığına uğrayacak cesarete sahipti. Bugün artık ilişkiler başlamadan bitiyor, insanlar duygusal yatırım yapmadan tükeniyor. Biz Seninle Daha Dün geçmişi hatırlayan, özleyen ve bugünü dün ile kıyaslayan kahramanların hüznü biraz da.

Biz Seninle Daha Dün romanınız, gerek mekânlar ve yarattığınız atmosfer gerek kahraman seçimi açısından en diptekilerin iğnesiz hayatından öğeler içiyor. Bu, politik bir seçim bana kalırsa. Mekânlar, atmosfer, kahramanlar ve politik duruş üzerine ne dersiniz?

Romandaki bütün karakterler bu çağın trajedisini yaşıyor. Hem bağ kurmak istiyor hem de bağlanmaktan korkuyorlar. Bekleyiş üzerine kurulu bu hayatlar bugünün ağırlığını en çok hisseden yaşam biçimleri.  Romandaki bu politika, sloganla değil suskunlukla yapılıyor.

Öykü kitaplarınız da var. Nöbet Çiçeği ve Karaktersiz adında iki de romanınız. Diğerleriyle kıyasladığınızda yeni romanınızdaki farklılıklar nelerdir?

İlk romanım Karaktersiz, kurmaca ile gerçeklik arasında gidip gelen yazar Aliço’nun kendi yazma sürecindeki iç hesaplaşmaları konu alıyordu. Yarım bıraktığı romanının karakterleriyle yüzleşiyordu Aliço hikâye boyunca. İkinci romanım Nöbet Çiçeği ise “Şiir de beni kurtaramadı.” notunu bırakarak intihar eden şair Nüvit Alkan’ın gölgesinde, hiç tanımadıkları bir evde geceyi geçiren iki kadının, Derin ve Vildan’ın hikâyesi. Biz Seninle Daha Dün ise dijital çağın yalnızlıklarını ve ilişkilerini merkezine alıyor. Her üç roman da farklı temalar ve anlatım teknikleri olsa da insanın varoluşsal sorgulamalarını ve yalnızlıklarını farklı açılardan ele alıyor.

Biz Seninle Daha Dün romanınızda bir QR kod aracılığıyla bir şarkı listesine yönlendirme yapıyorsunuz. Okurun romanla birlikte dinlemesini önerdiğiniz bu müzik seçkisi, metne nasıl bir katman ekliyor? Romanla müzik arasında nasıl bir bağ kurdunuz?

Her romanın kendince bir ritmi, bir şarkısı var. Ben de bu romana ve Hayali Fener karakterine bir şarkı sözü yazıp yapay zekâ ile bestelettim. Ayrıca Maya ve Aydın’ın 90’lardan kalan bir oynatma listesi var. Hayatlarına dokunmuş şarkılar. Roman boyunca karakterlere müzik eşlik etti. İstedim ki okur da şarkılara hemen ulaşsın, romanın eşlikçisi olsun. Dilerim bu roman gözlerle okunsun, kulaklarla dinlensin ve kalplere dokunsun.

Yazının Tamamını Oku